Görevdeyken ABD Dışişlerinde üst kademelerde bulunmuş bir Amerikalı diplomat ile Marakeş’teki önemli bir toplantının kahve molasında sohbet ediyorduk.
İçinde bulunduğumuz kritik dönemde ABD’nin sanki Türkiye’yi gözden çıkartmış gibi hareket ettiğini, oysa hesaba katılması gereken yeni dinamiklerin ortaya çıktığını belirterek Washington DC’de Türkiye politika (ya da politikasızlığını) kimin tasarlayıp icra ettiğini sordum.
Elbette, bir ölçüde “checks-and-balances” pazarlıklarının şekillendirdiği çok karmaşık bir yönetişim yapısı var Amerikan sisteminde, ama son sözü söyleyen bir kurum ya da derin iktidar çekirdeği olduğunu da aşikâr.
Bazen Başkanın dahi sözünün geçmediği, Dışişleri Bakanının aciz kaldığı konularda Savunma Bakanlığı Pentagon, ya da Pentagon içindeki bir Merkez asıl belirleyici olabilir miydi?
Muhatabımın yanıtı beni şaşırtmadı.
Söz konusu merkezin Kongre’de, Beyaz Saray’da, yargıda, istihbarat teşkilatlarında ve diğer bakanlıklarda sağlam adamları üzerinden de saptanan politikayı gerçekleştirme gücü olduğunu anlattı.
ABD Başkanı Joe Başkan Biden’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile arasındaki kökenleri çok eskilere dayanan soğukluğun giderilmesinin güçlüğüne de şahsi deneyimlerine dayanarak işaret etti.
Pentagon neden bu kadar güçlü?
Pentagon’a güç kazandıran en önemli faktör ABD savunma pazarının büyüklüğü; 2024’te 617,29 milyarı doları bulması bekleniyor.
Askeri harcamalar, sosyal güvenlikten sonra federal bütçedeki ikinci en büyük tahsisat. Ülkenin savunma harcamaları Çin, Suudi Arabistan, Rusya, İngiltere, Hindistan, Fransa, Japonya, Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin toplam savunma harcamalarından daha fazla. Tam 800 milyar dolar civarında.
Böylesi büyük kaynakları ve sektörü yönlendiren ve genişleten karar mekanizması Pentagon’un elinde.
ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM), Pentagon bünyesindeki on bir birleşik muharip komutanlığından en etkin olanı.
Sorumluluk Alanı, bizi de yakından ilgilendiren Orta Doğu, Orta Asya ve Güney Asya’nın bazı kısımlarını kapsıyor. 1991’deki Basra Körfezi Savaşı’nın Çöl Fırtınası Operasyonu, Afganistan’daki Savaş ve 2003’ten 2011’e kadar olan Irak Savaşı da dahil olmak üzere birçok askeri operasyonda ana Amerikan gücü idi. PKK/YPG desteği dahil Irak, Suriye, IŞİD, İran’a karşı operasyonlar hep CENTCOM bağlantılı.
CENTCOM bizi çok ilgilendiriyor
Bugün itibarıyla CENTCOM’un komutanı General Michael E. Kurilla. Son üç ABD Savunma Bakanı’ndan ikisinin (görevdeki Lloyd Austin ve James Mattis, her ikisinin de onaylanması için kongre muafiyetleri gerekiyordu) CENTCOM’un komutanlarıydı daha önce.
Onun için ABD ile ilişkilerin ekonomik, siyasi, istihbarat boyutları konuşulurken bile CENTCOM faktörünü hiç ama hiç ıskalamayalım.
Adı öyle konmamış ama CENTCOM’un kapsama alanı aslında “Genişletilmiş Orta Doğu” da denilen Fas’tan Endonezya’ya dek Müslüman ülkeler. Türkiye bu kapsama alanının dışında görünüyor, çünkü NATO üyesi olduğu için askeri yönden muhatabı Avrupa’daki ABD kuvvetlerinin bağlı bulunduğu EUCOM.
Sorun biraz da burada zaten, çünkü ABD’nin daha 1991 Körfez Savaşı ve 2003 işgalinden bu yana bulunduğu Irak ve 2014’ten bu yana bulunduğu Suriye’deki birlikleri, yani, Türkiye’nin güney sınırlarında EUCOM değil, CENTCOM bulunuyor.
Örneğin ABD İran’la karşı karşıya gelecek olsa, CENTCOM devreye girecek. CENTCOM şu anda ABD’nin (belki Indo-Pasifik filosuyla birlikte) en aktif askeri gücü. Pentagon karar süreçlerinde, hatta dolaylı olarak NATO karar süreçlerinde etkili.
Pentagon deyince
Adını beş köşeli mimarisinden alan Pentagon, beşgen bir karargâh değil sadece; ABD Genelkurmay ve askeri teşkilatının çalışmalarını sürdürdüğü merkez, ABD’nin dünyayı yöneten süper güç olması tarihi sürecinin de planlandığı uygulandığı yer olarak görülmeli.
Afrika’dan Hint-Pasifik okyanuslarına, Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan coğrafi temelde ya da özel operasyonlar, kuvvet projeksiyonu, ulaşım ve siber güvenlik gibi işlevsel temelde faaliyet gösteriyorlar.
NATO’da, Dışişleri’nde, OECD’de ve özel sektörde görevli olduğum dönemlerde birçok kez toplantı için Pentagon’a girdim.
Binanın sadece dışı halka açık. İçine sadece çalışanlar ve ziyaretçiler girebiliyor. Ziyaretçiler hakkında güvenlik soruşturması yapılıyor; aylar sürebiliyor.
Eski CIA başkanı ve Dışişleri Bakanı Michael Pompeo’yu bir toplantıda ağırlamak istemiştik. Tüm katılımcıların neredeyse “kilotlunun rengine kadar” araştırmışlardı iki hafta öncesinden içeri girmelerine destur vermeleri için.
11 Eylül saldırısı ve sonrası
Pentagon Amerikan yönetim kademelerinde “sıfır noktası” olarak da anılıyor. Bunun asıl sebebi ise Rusya ile olası bir nükleer savaşta ilk önce Pentagon’un hedef alınacağının düşünülmesi.
Ama ABD Savunma Bakanlığını vuran Rusya değil Afganistan’ın işgali sırasında Sovyet ordusuna karşı besleyip büyüttüğü mücahitler içinden çıkan El Kaide oldu.
Pentagon, El Kaide’nin kaçırdığı yolcu uçaklarını bomba gibi kullandığı 11 Eylül 2001 saldırıları sırasında 125 personelini kurban verdi. Şu işe bakın ki Pentagon bina inşaatının tamamlanıp hizmete girdiği tarih de 11 Eylül 1943 idi. Arkasından ABD’nin önce Afganistan, ardından Irak’a askeri müdahale ve işgal harekâtı başladı. ABD, intikamını bu şekilde kendisinden binlerce kilometre uzakta ülkelere müdahale edip bu ülkelerin rejim ve liderlerini alaşağı ederek gösterdi. Sadece Irak’ta 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetti.
Pentagon, 11 Eylül saldırı ardından kademeli olarak ABD yönetimindeki etkisini arttırdı.
Türkiye’nin Pentagon’u
Amerika’nın “derin devletinin” Pentagonu olur da bizim olmaz mı?
MİT’in Ankara’da Etimesgut’un Bağlıca mahallesindeki 5 bin dönümlük arazi üzerinde kurulu “Kale” adı verilen görkemli yeni hizmet binası Ocak 2020’de açıldı.
Kale Pentagon değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “düşmana korku, dosta güven veren bir yapı meydana getireceğiz” diyerek ilan ettiği “Ay-Yıldız Karargâhı” öyle. Kızılay ve Bakanlık semtlerinde ayrı binalar halinde bulunan Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları yerine Etimesgut ilçesinde hepsini bir araya getiren bir “Müşterek Karargah” kuruluyor.
Temeli 30 Ağustos 2021’de atılan ve 29 Ekim 2023’te Cumhuriyetin yüzüncü yıldönümünde faaliyete geçeceği açıklanan, 12 milyon 620 bin metrekare alanda konumlanacak ve 890 bin metrekare kapalı alana sahip “Ay Yıldız” projesi ne yazık ki içinde bulunduğumuz ekonomik krize takıldı.
Türkiye, NATO, ABD
Türkiye ile ABD arasında son 10 yıldır yaşanan gerilimin giderilmesinde de Türk Millî Savunma Bakanlığı ile Pentagon önemli rol üstlendi.
Gerilimin giderilmesini sağlayan İsveç’in NATO üyeliği kararında Türkiye’ye F-16 satışı anlaşması, NATO zemininde, siyasi-askeri zeminde bulunan bir çözüm sonucunda mümkün oldu.
Elbette bu çerçevede sorulması gereken asıl soru, “güvenlik alanındaki kilit kurumların tek bir mekanda toplanması ülkemize yönelik çok boyutlu, asimetrik ulusal güvenlik tehditlerini etkisiz hale getirmekte etkili olacak mı, ne gibi yararlar getirecek?”
Ancak Pentagon gibi Ay-Yıldız, Kale gibi sözcükler de önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin şekillenmesinde daha sık kullanılacak; öyle görünüyor.